Minik tavşan Tiha’nın annesi çok güzel yemekler yaparmış. Anne tavşan yonca salatası, arpa çorbası ve güveçte yulaftan oluşan harika bir akşam yemeği hazırlamış. Tiha hepsinden yemiş. Yedikçe de karnının kocaman olduğunu ve bu şekilde büyüyeceğini biliyormuş. Fakat annesinin karnı neden büyüyüp duruyormuş? Anne tavşan yulafını afiyetle yerken Tiha daha fazla dayanamamış.
“Daha fazla yersen karnın patlayabilir.” demiş.
Anne ve baba tavşan gülmeye başlamış. “Ne var bunda gülünecek baksanıza annemin karnına” diyememiş, şaşkın şaşkın bakmış.
Annesi “Tiha’cım senin yakın zamanda bir kardeşin olacak. Doktor tavşanlar karnımdan bir bebek çıkaracaklar.” demiş.
Tiha’nın aklı çok karışmış. Hem bir kardeşi olacağı için hem de annesinin karnından bir bebek çıkacağı için. Bu şaşkın bakışları anne babası yakalamış.
“Bir zamanlar sen de annenin karnındaydın ve bir bebektin. Yürümeyi, konuşmayı ve kendin yemek yemeği bilmiyordun. Ama büyüdükçe bunların hepsini öğrendin. Şimdi sıra kardeşinde. O da evimize geldiği zaman hiçbir şey bilmeyecek, zamanla öğrenecek. Ne kadar şanslı ki ona bunları öğretecek bir abisi var.”
Bu durum Tiha’nın hiç hoşuna gitmemiş. Evlerinde zaten bir minik tavşan varmış. Anne babasının neden başka bir minik tavşan daha getireceklerini anlamamış.
Minik tavşan Bebi eve gelmiş, Tiha artık evdeki tek minik tavşan değilmiş. Bütün gözler sanki Tiha’dan Bebi’nin üstüne çevrilmiş. Bebi, tıpkı babasının söylediği gibi hiçbir şeyi tek başına yapamıyormuş. Tiha buna çok şaşırmış, “bu kadar da temelden başlanmaz ki kardeşim bari oyuncakları tutmayı bilseydin” diyememiş. Onun yerine Bebi gibi davranmaya karar vermiş. Eğer o da hiçbir işini kendisi yapamazsa Bebi gibi onunla da ilgilenebilirlermiş.
O gün Tiha yemeğini bilerek üstüne dökmüş. Pantolonunu ters giymiş. Ayakkabılarını giyemediğini söyleyerek ağlamış. Anne ve baba tavşan Bebi ile ilgilendikleri gibi Tiha ile de ilgilenmek zorunda kalmışlar. Her şey planladığı gibi gidiyormuş.
Bir gün Tiha yine suyunu kendisi alamıyormuş gibi babasına seslenecekken mutfakta en sevdiği havuçlu pastayı görmüş. Ağzının suyu akmış, karnı da “pastayı bana ver” der gibi guruldamak için o anı seçmiş. Babasına seslenip pastadan bir dilim yedirmesini istemiş.
Babası “Hımmm sanırım artık pastaları da kendin yiyemiyorsun. Eğer kendin yiyebilseydin şimdi yerdin. Ama benim yedirmem gerektiği için bir saat beklemelisin.” demiş.
Tiha’nın çok canı sıkılmış. Bir an önce pastasını yiyip bahçeye arkadaşlarıyla oynamaya çıkmak istiyormuş. Dışarıdan gelen arkadaşlarının sesi, önünde duran pastanın görüntüsü canına tak ettirmiş. Her şeyi anne babasının yapmasını beklemek çok zaman almaya başlamış. Pastadan kendine bir dilim almış, pantolonunu düz giyip, ayakkabılarını kendisi bağlamış. Karnı kremalı havuçla dolu bahçeye çıkarken, “bebek olmak o kadar da güzel bir şey değilmiş” diye düşünmüş. Gerçekten de kardeşi neyi nasıl yapacağını bilen bir abisi olduğu için çok şanslıymış.